16 Kasım 2013 Cumartesi

O SADECE KENDİNE MÜNHASIR..




                                                                      O SADECE KENDİNE MÜNHASIR...



Doğrusunu isterseniz başlamadan evvel sohbetin nereden kesilip nereye bağlanacağını,konu bütünlüğünü ne kadar süreyle koruyabileceğimi filan kestiremiyordum…
Gönül Yazar’ı daha evvel izlediğim az sayıdaki canlı yayın ropörtajlarından tecrübeyle ne kadar dikkatli dinlemem gerektiğini biliyordum sadece…

Çünkü, Gönül hanım rahatlıkla aklına gelen herşeyi pat diye söyleyebilen, siz birşey sorduğunuzda bambaşka bir sorunun yanıtıyla cevap veren ancak hiç ummadığınız bir anda da lap diye konuyu sizin daha evvel sorduğunuz sorunun cevabına ustalıkla getirebilen biri…

Kendisinin ruhen bir Manhattan kadını olduğunu düşünüyor…Oray Eğin’de bir gün ondan bağımsız bunu ona söyleyince iyicene ikna olmuş…

Ancak hal tavır ve gidişata bakıldığında Eşrefpaşa - Manhattan hattında gidip gelen ,özüne de sadık kalmış bir yaşam fark ediyorsunuz.

Bir sürü acıklı itirafları olsa bile ,bunların pek çoğu bize Türk melodramları tadında gelse bile bir Hollywood yıldızı gibi yaşamaya bayıldığına kuşkum yok.

Iyi kötü herşeyi yaşamış meşrebince ve bundan da çok büyük pişmanlık duymuyor galiba…

Bundan onlarca yıl evvel başlamış, Sex and the City bölümleri tadında bir hayatın ropörtajını yapmaya çalıştım…

Bir okuyun bakalım…

İlişkilerinizde herhangi bir baskıdan dolayı fedakarlık edip ayrıldığınız oldu mu?

G.Y. Eşlerimden değil ama bazısının ailesi içinde mütasıp olanlar ve benim sahneye çıkmamı istemeyenler oldu.

Hangisi diye sorarsan anlatırm!

E valla sorarım…

G.Y. Gönül hababam evlendi boşandı diye konuşuyorlar…zavallı kadın yuva kurmak için evleniyor…sonra boşanıyor…bilmiyorlar ki kadın neden boşanıyor…adam aç bırakmıyor , dövmüyor da, çapkınlıkta etmiyor bir sebep var ki kadın ayrılıyor ne bu sebep? Anasının istememesi!

Hep sordukları ‘Gönül kaç kocaya vardı?’

‘Hay kocalarım kadar taş düşsün başınıza!’

Kadın bıkıyor sahnelerden , uykusuzluktan…insanlar içiyorlar onları eğlendiriyorum…hadi rahatlamak için bir sulu viski de ben içiyorum, içmiş insana ayık kafa nereye kadar tahammül edilir?

Ertesi gün matine var , film var…podyuma çıkıp mankenlikte yaptım ben…Muammer Karaca tiyatrosunda bir İngiliz piyesinde oynadım…bir bale yapmadım…
şarkıcılığım ses yarışmasıyla başladı…bir de Rally’ye katılıp yarıştım! İstanbul – Ankara – Adana arası!

Nasıl yani Rally şoförümüsünüz?

G.Y. evet hemde 1.oldum…ben de kupa aldım…nerden sor!

Nerden?

G.Y. Sondan!... sondan birinci oldum…bana da kupa veriyorlar ‘yapmayın Allah aşkına’ dedim ‘Gönül hanım baştan birinci oluyor da sondan birinci neden olmasın kupa sizin de hakkınızdır’ dediler.
Vallahi billahi aldım ayol…;)

3 kere lastiğim patladı yolda…yandan çarklı arabalı vapurlar vardı ya , ordan start verdiler , kapak açılır açılmaz fırlayınca lak diye lastiğim patladı…Ankara yolunda bir tur daha patladı, Adana’ya giderken bir kere daha patladı…ben de yanıma domates, peynir, salatalık filan almıştım bir mendil açtım piknik yaptım…önümden geçiyorlar .hepsi kazanmak için ölüyor…

Başıma ‘kocalarınız kadar taş düşme’ riskini göze alarak evliliklerle ilgili konuşmayı teklif etsem?

20-21 yaşımdaydım , Özden Çelik diye yakışıklı bir çocuk vardı…evlendik…2 de film çevirdik beraber…adı Yalçın’dı da Özden’i kullanırdı…2 sene evvel öldü cenazesine gittim…herkes beni çok takdir etti…Engin Çağlar filan ‘helal olsun sana’ dediler.

Karısı Nilüfer hanım haber verdi hatta…gazeteleri sabah alırım ama gece yatarken okurum uykum gelsin diye…o yüzden bütün haberleri kaçırıyorum…ben okuyana kadar giden gitmiş oluyor!

Yalçın 3. Eşimdi…bir tanesi çok yakışıklı idi…biri Nejdet Yazar biri de Çapa’ların babaları…baba-kız gibiydik ya…oğullarının yaşları bana yakın…Ahmet-Celal Çapa yani…sonra İzzet…boy boyduk hepimiz hayatım.
Fikret Şeneş’ten çocukları yani…bana 25 tane şarkı yazdı kadın…
Ama elinden almadım , tanışmıyorduk zaten…mahkemedeymişler  o sıra…boşanınca aldı beni.
Kadın onun için kızmadı bana, çok sevdi…Love Story’i , God Father’ı hep o yazdı bana.

Aşk evliliğimiydi?

G.Y. Amerka’ya dönecektim, Manhattan kızıyım ya…18-19 yaşımdaydım, Taş Bebek’i çevirmiştim, gösterimi oldu  sonra ben giderken birşeyler oldu askeriye ile ilgili havaalanı kapandı , giriş çıkışlar durdu…bütün eşyalarımı kürklerimi satmıştım bir ton da para var ama gidemiyorum!
Boyna arıyordu beni…Yine aradı , ‘evde yiyecek birşeyler varmı?’ dedi…’yok ‘ dedim…
‘ne yapmayı düşünüyorsun?’ dedi…’inip kendime , zamanın meşhur şarküterisi Çiftnal vardı oradan birşeyler alacağım’ deyince  ‘sen çıkma ben herşeyi alıp geliyorum sana’ dedi…eli kolu dolu filelerle geldi!
Hayatımda ilk defa bir adam eli kolu yemek alış-verişiyle dolu evime geldi!
Akşam yemeğe çıktık…evlenme teklifi etti…’peki’ dedim!

Asıl istediğiniz o ilgi alaka idi öylemi?

G.Y. Annemle babam ben 6 yaşımdayken ayrıldılar…hep birlikte sofraya oturup aile yemeği yerken hatırlamıyorum kendimi…hani evlenirsem benimde çoluğum çocuğum olur akşamları birlikte yemek yeriz , ben de bu sahnelere çıkmam diye düşündüm!


Bunca yıl sahnelerde rüzgar gibi estiniz ama asıl amaç aile kurmaktı?

G.Y. Evet…derdim Gönül Yazar olmak değildi…şöyşe bir kendimi tanımak istedim kraliçe olunca…’ay , ne güzel tanınayım , radyoda bir kaç emisyon alayım , 1-2 yerde konser vereyim ‘…ben böyle gidecek bu iş zannediyordum…bir de baktım yapışmışım sahnelere.
Gazinocular tabancalar çekiyordu benim yüzümden…Cordon Blue vardı, 2 patron merdivende karşılaştılar , yok sen alıcan ben alıcam diye tabancalaştılar, kurşunlar yağdı…ve ben o zaman assolist bile değildim düşün solist altıyım…ya Zeki Müren yada Behiye Aksoy’un altında çıkıyorum.
Ama çok müşteri geliyordu benim için, assolistler tutturuyordu ‘ben istiyorum, ben istiyorum’ diye…çünkü onlarda dolu masalara söylemek istiyorlar tabii.
O zaman assolistlerin patrondan daha çok lafları geçiyor…ohhh sonun da ben de oldum , benim de lafım geçti…;)
Kimi istediysem aldım kadroma…Ayhan Işık , Belgin Doruk bile alt kadromda çıktı.

Assolistlerin söz bir tek Fahrettin Aslan’a geçmiyordu galiba?

G.Y. Ondan bir tokat yedim ben! Kulise dışardan girilmesi yasaktı…o dönem Haldun Simavi’nin ,Hafta Sonu gazetesine cemiyet hayatı yazıyordum, hem haber hem resim altı…

Gazetecilikte yaptınız yani?

G.Y. Yaptım ya!...çocuğumun babasını hiç tanımıyordum ama onun gazetesinde gazetecilik yaptım!...sonra Tercüman’da bile yaptım…neyse sonra Zozo Toledo varya o cemiyet resimleri çekiyordu bana teslime getiriyordu gazinoya.
Tam çıkarken patron girdi odaya ‘ne arıyor bu herif burada ?’ dedi…bizi giydiren Matilda vardı, onun üzerine gitti , kadında ihtiyar…girdim araya ‘ben aldım içeri’ dedim.
‘ne hakla soktun içeri?’ dedi ‘nasıl yani burada hakkı olmayan birimiyim?’ dedim, sinirlendim gittim odaya aldım tuvaletleri tam çıkacağım, bir tane vurdu suratıma! Aldı tuvaletleri elimden gece 02:30’a kadar beni odaya kilitledi!
Kanlar içinde kaldım…sapsarı saçlarıma geldi o kanlar…
Sonra Behiye Aksoy geldi…o dönem birlikteydiler…hemen şişe sularıyla saçlarımı , yüzümü yıkadı ki temiz olayım polis filan gelirse bu adam bana vurdu demeyeyim diye.

Şikayetçi olurmuydunuz ki?

G.Y. Olsam Fahri bey’i Beyoğlu karakolunda nezarethaneyemi koyacaklardı zannediyorsun!

Her zaman dik başlı bir kadınmıydınız?

G.Y. Ben aslan burcuyum!

Anladım başka sorum yok;)

G.Y. Hani bir de gözümü Eşrefpaşa’da açmışım ya;)
Ama bunun yanında vur enseye al lokmayı…mülayim , merhametli biriyim…cebindeki parayı verir eve yayan giden cinsten.

Çapkın bir kadın mısınız?

G.Y. Hayır…çapkın kadın evlenmez ki…çapkın kadın kimi beğeniyorsa alır eve keyfini yapar , hevesi geçtiği zaman da atar…peşinde zaten kuyruk vardır…birine bakar ötekini alır…karda yürür izini belli etmez.

Bu kadın zavallı gidiyor boyna imza atıyor!öbür kadınları yatağa atıyorlar , bana imza atıyorlar!
Kız şimdiki 19’luk çıtırlar var ya, akşam yemeğine çıkıyorlar, herif atıyor eve , sabah kız zannediyor ki ‘akşam nerede buluşacağız!’ , adam çoktan giyinip gitmiş bile!

Sizdeki bu şeytan tüyü nereden geliyordu da adamlar ‘illa da nikah’ dediler?

G.Y. Genlerimden gelme…annem de babam da çok esprili insanlardı…ölüyü güldürürlerdi…yemek yerken ‘pufff’ yapardık ağzımızdakini gülmekten…

Sizin bu matraklığınıza mı tav oldular yani?

G.Y. Yok yemek yerken matraklık yapmıyordum…;)
Herşeyin doğrusunu söylüyordum…doğrucu davutum…kusurum bile olsa söylüyordum…’yaptım ,pişmanım ama yapmış bulundum’ diyordum…hatamı da söylüyordum yani…onlarda bakıyor kadının kıçı başı oynamıyor, yemek yerken sağa sola masalara bakmıyor…ama birinin kafasına sürahi indirmişliğim ötekinin bavulunu camdan aşağı atmışlığım da vardır hani!

Doğrucu davutluk ta başınıza iş açmıştır ama?

G.Y. Doğrucu davutluğumda kocalarla birşey olmadı da , elalem rahatsız oldu tabii…şimdi eğer bir gece evvel adam dostu ile geldiyse gazinoya , ertesi gün karısı ile geliyor…karısı ‘tuvalete gidiyorum’ diye kalkıp benim odama girip ‘dün gece bu herif buraya bu kadınla geldi mi’ diye sorunca zor durumda kaldığım olmuştur tabii…ama çoğunlukla tek ayağımı kaldırıp ‘valla billa gelmedi’ diyordum…
o kadarcık yalancılıklarım var tabii…ama ne yapayım böyle yapmasam boşanacaklar…
Kuyumcular ve çiçekçiler de yapar bunu…kadın açar ‘dün kocam nereye çiçek yolladı?’ diye sorar çiçekçide işinin ehliyse ‘bir bakalım deftere! Gözükmüyor burada!’ der.

Siz hiç çiçekçi yada kuyumcuyu arayıp hafiyelik yaptınız mı?

G.Y. Yapmadım…kocalarım beni aldatmadı.

Kıskanç bir kadın değilmisiniz yani?

G.Y. Çok kıskancım…iki tanesini dövdüm!
Bir tanesinin kulağının arkası kesildi Hacettepe’ye gittik gazinodan sonra!

Öbüründe yılbaşı gecesiydi, 20 dakika vardı lambaların sönmesine , çok sinirlendirdi beni…bir Alman kadınla –adamda değil kadındaydı gerçi kabahat ama- çok sinir oldum…dans ediyordum kadının kocasıyla hemen geldim masaya oturdum, smokininden aşağı viskiyi boca ettim!
Kalktı gidiyor, 20 dakika sonra herkes kalkıp öpüşecek ben orada kalacağım düdük gibi yani!
Kapının orada bir yakaladım bunu…Regine var ya Elmadağ’da orada oluyor bu…çıkardım ayakkabıyı…adamın boyu 1.93 kafasını tutturamadım,topuk kafaya geleceğine sol gözüne girdi! Felaket! Sol göz %20 görüyor!

Bu hangi eşiniz?

G.Y. Onunla evlenmedim!bu olaydan sonra 35 gün ayrı kaldık, sonra geldi Almanya’dan…bu çok ciddi idi…öbür kocalarımla 1’er seneyi çıkarmadım, bununla 7 sene beraber oldum!

Bayağı uzun bir ilişkiymiş…

G.Y. Uzun tabii…en sonunda Erol bey (Simavi)dedi ki , Yasemin küçücüktü bu adam hayatıma girdiğinde . ‘kız büyüyor evde bir genç kızın var evlenin artık’
Neyse düşündüm sonra, evlenirsem bununla bir ömür boyu ağlayacağım…Helga’lar melga’lar bitmeyecek…bir kere tam ağlayayım ama kurtulayım! dedim.

Adam aşkımdan ölüyor ama ölümlü dünya ya , bir parmak balda burdan alayım diyor!helga’dan melga’dan işte…
Gönül nasılsa evde komodin gibi oturup bekliyor! Gönül sevdiği kadın ama demirbaş eşya!...’Gönül varsa hayatımda çapkınlık çok hoşuma gidiyor, adrenalin patlaması yaşıyorum!’ diyor…hani geçen gün paraşütle bir nine atladı ya onun gibi birşey işte!

Kocalarım yapmadı ama ,minnettarım onlara…yaptılarsa da görmedim helal ediyorum.

Bir kaç tane de temiz adam denk geldi tabii kafasını sağdan sola çevirmeyen…işinde gücünde benden evvel hayatına mankenler filan girmiş hemde Türk mankenler filan değil ha…Estee Lauder’ın bir yüz mankeni vardı 25 sene evvel onunla birlikte olmuş filan…daha kimler kimler…

Aşk acısını nasıl atlatıyorsunuz?

G.Y. Yatak odama kapanıyorum, müzik dinlemiyorum ,TV açmıyorum, sokağa eğlenceye de gitmiyorum…gazete , kitap okuyorum…bir de doktor ne verdiyse sakinleştirecek birkaç ilaç alıyorum…üzüntümü uykuda geçiriyorum.
Ağlama kısmını uykuda atlatıyorum yani ama uyanınca yine cin gibi olup başlıyorum kurmaya…
O aşk acılarının hepsini atlattım ama bir tanesi kaldı, onu ömür boyu atlatamam…beni daha fazla konuşturursan ağlarım!

Gerçekten de ağlamaya başlıyor meğer gerçekten çok hassas bir yere girmişiz nereden bileyim…ama konuşmanın devamında toparlıyoruz…hatta kendimi sorumlu hissetmememi istiyor…doktor ağlamayı yasaklamış ama bu kadarcık ağlamanın onu ferahlatacağını söyledi;)

ama devam da ediyor hikayeyi anlatmaya…

bu 7 yıl süren ilişki belli ki çok yıpratmış ve daha fazla dayanamamış…

G.Y. Erol bey ve Belma hanım Polenezköy’e davet etti bizi…Yasemin’i de alıp gittik…Gönül bir yuva kursun istiyordu onlarda…Yasemin üçümüzünde çocuğu…Belma hanım’a da anne der…ama olmadı olamadı işte.

Simavi’lerle bu kadar samimi olmanız da biraz tuhaf değil mi?

Erol beye baba , eşine anne derdim…gazinoya gelirlerdi ‘aaa annemle babam geldi!’ derdim…ne bileyim ilerde o adamın çocuğunun annesi olacağımı?...bilseydim ‘aaa babam gelmiş dermiydim!’anlımın yazısını nasıl bileyim!

Yasemin’le aranız nasıl?

G.Y. Arada bir bozuluyor…sanıyorum Gönül Yazar’ın kızı olmayı tercih etmiyor…bir de babası izin vermedi biliyorsun öyle fotografları çekilsin gazetelere çıksın filan…o da sevmedi bu hayatı işte…
Belki de o isterdi ki annesi evde saçını şöyle arkadan toplayıp dolma sarsın…

Belki siz de bunu istiyordunuz ama olmadı?

G.Y. Ayyy ağzını öpeyim senin…çocuğumla aynı şeyi istediğimiz kanaatindeyim ama…olmadı işte…o yüzden ona itici geliyorum!
Ne plağımı dinliyor , ne kapaktaki resim iyi mi kötü mü yorum yapıyor…ama bir keresinde Maçka otelinde kabare oynadım…Cem Özer, Emel Müftüoğlu vardı…benden habersiz yer ayırtmış arkadaşlarıyla geldi…sahnedeyim bir baktım önümden kızım geçiyor…çok heyecanlandım tabii ama hiç renk vermedim…bir tek ona geldi.

Ne zamandır sevgiliniz yok?

Ben 15 yıldır bekarım…ne el ele tutuştum ne de öpüştüm kimseyle…neden diye sor bana!

Neden?

G.Y. Mukayese ediyorum! Elbisesine,gömleğine bakıyorum…traşına saçına bakıyorum…davranışlarına yemek yiyişine…uçakta gazeteyi nasıl okuyor? Yemeği nasıl yiyor? Arkasından peynir arabası geldiğinde , peynirle hangi konyağı içecek?...bunların hepsini bilen biriydi…ben bunları bir daha nerede bulayım?

Herşeye rağmen sahneye çıkmayı özlediniz mi?

G.Y. Beyoğlu’nda artık nefis yerler var…o gettho’lar mettho’lar…orası ayda bir Gönül gecesi yapsa ya!...ben çıkmam mı kız.

Yani canlı orkestrayla söylermisiniz yeniden?

G.Y. Tabii söylerim…bu matraklıkları da anlatırım arada...Sezen Aksu ne yapıyor sanıyorsun? Gönül Yazar’ı oynuyor.

Çalışmaktan bıktım artık ama ayda bir güzel olur…
Ajda birgün bana !sahneyi çok erken bıraktın daha çok iş vardı sende’dedi
Bende ona .bak adamın biri doktora gitmiş , ‘doktor bey benim’şeyim şeyetmiyor’ kırık mı çıkık mı bir bakıver deyince, doktor ‘kaç senelik evlisiniz?’ diye sormuş…45 sene yanıtını alınca, ‘beyefendi sizinki ne kırık ne de çıkık sizin ki ‘bıkık bıkık’ demiş…benim ki de o hesap işte…;)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder