O SADECE KENDİNE MÜNHASIR...
Doğrusunu isterseniz başlamadan evvel sohbetin nereden
kesilip nereye bağlanacağını,konu bütünlüğünü ne kadar süreyle koruyabileceğimi
filan kestiremiyordum…
Gönül Yazar’ı daha evvel izlediğim az sayıdaki canlı yayın
ropörtajlarından tecrübeyle ne kadar dikkatli dinlemem gerektiğini biliyordum
sadece…
Çünkü, Gönül hanım rahatlıkla aklına gelen herşeyi pat diye
söyleyebilen, siz birşey sorduğunuzda bambaşka bir sorunun yanıtıyla cevap
veren ancak hiç ummadığınız bir anda da lap diye konuyu sizin daha evvel
sorduğunuz sorunun cevabına ustalıkla getirebilen biri…
Kendisinin ruhen bir Manhattan kadını olduğunu
düşünüyor…Oray Eğin’de bir gün ondan bağımsız bunu ona söyleyince iyicene ikna
olmuş…
Ancak hal tavır ve gidişata bakıldığında Eşrefpaşa -
Manhattan hattında gidip gelen ,özüne de sadık kalmış bir yaşam fark
ediyorsunuz.
Bir sürü acıklı itirafları olsa bile ,bunların pek çoğu bize
Türk melodramları tadında gelse bile bir Hollywood yıldızı gibi yaşamaya
bayıldığına kuşkum yok.
Iyi kötü herşeyi yaşamış meşrebince ve bundan da çok büyük
pişmanlık duymuyor galiba…
Bundan onlarca yıl evvel başlamış, Sex and the City
bölümleri tadında bir hayatın ropörtajını yapmaya çalıştım…
Bir okuyun bakalım…
İlişkilerinizde
herhangi bir baskıdan dolayı fedakarlık edip ayrıldığınız oldu mu?
G.Y. Eşlerimden değil ama bazısının ailesi içinde mütasıp
olanlar ve benim sahneye çıkmamı istemeyenler oldu.
Hangisi diye sorarsan anlatırm!
E valla sorarım…
G.Y. Gönül hababam evlendi boşandı diye konuşuyorlar…zavallı
kadın yuva kurmak için evleniyor…sonra boşanıyor…bilmiyorlar ki kadın neden
boşanıyor…adam aç bırakmıyor , dövmüyor da, çapkınlıkta etmiyor bir sebep var
ki kadın ayrılıyor ne bu sebep? Anasının istememesi!
Hep sordukları ‘Gönül kaç kocaya vardı?’
‘Hay kocalarım kadar taş düşsün başınıza!’
Kadın bıkıyor sahnelerden , uykusuzluktan…insanlar içiyorlar
onları eğlendiriyorum…hadi rahatlamak için bir sulu viski de ben içiyorum,
içmiş insana ayık kafa nereye kadar tahammül edilir?
Ertesi gün matine var , film var…podyuma çıkıp mankenlikte
yaptım ben…Muammer Karaca tiyatrosunda bir İngiliz piyesinde oynadım…bir bale
yapmadım…
şarkıcılığım ses yarışmasıyla başladı…bir de Rally’ye
katılıp yarıştım! İstanbul – Ankara – Adana arası!
Nasıl yani Rally
şoförümüsünüz?
G.Y. evet hemde 1.oldum…ben de kupa aldım…nerden sor!
Nerden?
G.Y. Sondan!... sondan birinci oldum…bana da kupa veriyorlar
‘yapmayın Allah aşkına’ dedim ‘Gönül hanım baştan birinci oluyor da sondan
birinci neden olmasın kupa sizin de hakkınızdır’ dediler.
Vallahi billahi aldım ayol…;)
3 kere lastiğim patladı yolda…yandan çarklı arabalı vapurlar
vardı ya , ordan start verdiler , kapak açılır açılmaz fırlayınca lak diye
lastiğim patladı…Ankara yolunda bir tur daha patladı, Adana’ya giderken bir
kere daha patladı…ben de yanıma domates, peynir, salatalık filan almıştım bir
mendil açtım piknik yaptım…önümden geçiyorlar .hepsi kazanmak için ölüyor…
Başıma ‘kocalarınız
kadar taş düşme’ riskini göze alarak evliliklerle ilgili konuşmayı teklif
etsem?
20-21 yaşımdaydım , Özden Çelik diye yakışıklı bir çocuk
vardı…evlendik…2 de film çevirdik beraber…adı Yalçın’dı da Özden’i kullanırdı…2
sene evvel öldü cenazesine gittim…herkes beni çok takdir etti…Engin Çağlar
filan ‘helal olsun sana’ dediler.
Karısı Nilüfer hanım haber verdi hatta…gazeteleri sabah
alırım ama gece yatarken okurum uykum gelsin diye…o yüzden bütün haberleri
kaçırıyorum…ben okuyana kadar giden gitmiş oluyor!
Yalçın 3. Eşimdi…bir tanesi çok yakışıklı idi…biri Nejdet
Yazar biri de Çapa’ların babaları…baba-kız gibiydik ya…oğullarının yaşları bana
yakın…Ahmet-Celal Çapa yani…sonra İzzet…boy boyduk hepimiz hayatım.
Fikret Şeneş’ten çocukları yani…bana 25 tane şarkı yazdı
kadın…
Ama elinden almadım , tanışmıyorduk
zaten…mahkemedeymişler o sıra…boşanınca
aldı beni.
Kadın onun için kızmadı bana, çok sevdi…Love Story’i , God
Father’ı hep o yazdı bana.
Aşk evliliğimiydi?
G.Y. Amerka’ya dönecektim, Manhattan kızıyım ya…18-19
yaşımdaydım, Taş Bebek’i çevirmiştim, gösterimi oldu sonra ben giderken birşeyler oldu askeriye
ile ilgili havaalanı kapandı , giriş çıkışlar durdu…bütün eşyalarımı kürklerimi
satmıştım bir ton da para var ama gidemiyorum!
Boyna arıyordu beni…Yine aradı , ‘evde yiyecek birşeyler
varmı?’ dedi…’yok ‘ dedim…
‘ne yapmayı düşünüyorsun?’ dedi…’inip kendime , zamanın
meşhur şarküterisi Çiftnal vardı oradan birşeyler alacağım’ deyince ‘sen çıkma ben herşeyi alıp geliyorum sana’
dedi…eli kolu dolu filelerle geldi!
Hayatımda ilk defa bir adam eli kolu yemek alış-verişiyle
dolu evime geldi!
Akşam yemeğe çıktık…evlenme teklifi etti…’peki’ dedim!
Asıl istediğiniz o
ilgi alaka idi öylemi?
G.Y. Annemle babam ben 6 yaşımdayken ayrıldılar…hep birlikte
sofraya oturup aile yemeği yerken hatırlamıyorum kendimi…hani evlenirsem
benimde çoluğum çocuğum olur akşamları birlikte yemek yeriz , ben de bu
sahnelere çıkmam diye düşündüm!
Bunca yıl sahnelerde
rüzgar gibi estiniz ama asıl amaç aile kurmaktı?
G.Y. Evet…derdim Gönül Yazar olmak değildi…şöyşe bir kendimi
tanımak istedim kraliçe olunca…’ay , ne güzel tanınayım , radyoda bir kaç
emisyon alayım , 1-2 yerde konser vereyim ‘…ben böyle gidecek bu iş
zannediyordum…bir de baktım yapışmışım sahnelere.
Gazinocular tabancalar çekiyordu benim yüzümden…Cordon Blue
vardı, 2 patron merdivende karşılaştılar , yok sen alıcan ben alıcam diye
tabancalaştılar, kurşunlar yağdı…ve ben o zaman assolist bile değildim düşün
solist altıyım…ya Zeki Müren yada Behiye Aksoy’un altında çıkıyorum.
Ama çok müşteri geliyordu benim için, assolistler
tutturuyordu ‘ben istiyorum, ben istiyorum’ diye…çünkü onlarda dolu masalara
söylemek istiyorlar tabii.
O zaman assolistlerin patrondan daha çok lafları
geçiyor…ohhh sonun da ben de oldum , benim de lafım geçti…;)
Kimi istediysem aldım kadroma…Ayhan Işık , Belgin Doruk bile
alt kadromda çıktı.
Assolistlerin söz bir
tek Fahrettin Aslan’a geçmiyordu galiba?
G.Y. Ondan bir tokat yedim ben! Kulise dışardan girilmesi
yasaktı…o dönem Haldun Simavi’nin ,Hafta Sonu gazetesine cemiyet hayatı
yazıyordum, hem haber hem resim altı…
Gazetecilikte yaptınız
yani?
G.Y. Yaptım ya!...çocuğumun babasını hiç tanımıyordum ama
onun gazetesinde gazetecilik yaptım!...sonra Tercüman’da bile yaptım…neyse
sonra Zozo Toledo varya o cemiyet resimleri çekiyordu bana teslime getiriyordu
gazinoya.
Tam çıkarken patron girdi odaya ‘ne arıyor bu herif burada
?’ dedi…bizi giydiren Matilda vardı, onun üzerine gitti , kadında
ihtiyar…girdim araya ‘ben aldım içeri’ dedim.
‘ne hakla soktun içeri?’ dedi ‘nasıl yani burada hakkı
olmayan birimiyim?’ dedim, sinirlendim gittim odaya aldım tuvaletleri tam
çıkacağım, bir tane vurdu suratıma! Aldı tuvaletleri elimden gece 02:30’a kadar
beni odaya kilitledi!
Kanlar içinde kaldım…sapsarı saçlarıma geldi o kanlar…
Sonra Behiye Aksoy geldi…o dönem birlikteydiler…hemen şişe
sularıyla saçlarımı , yüzümü yıkadı ki temiz olayım polis filan gelirse bu adam
bana vurdu demeyeyim diye.
Şikayetçi olurmuydunuz ki?
G.Y. Olsam Fahri bey’i Beyoğlu karakolunda nezarethaneyemi
koyacaklardı zannediyorsun!
Her zaman dik başlı
bir kadınmıydınız?
G.Y. Ben aslan burcuyum!
Anladım başka sorum
yok;)
G.Y. Hani bir de gözümü Eşrefpaşa’da açmışım ya;)
Ama bunun yanında vur enseye al lokmayı…mülayim , merhametli
biriyim…cebindeki parayı verir eve yayan giden cinsten.
Çapkın bir kadın
mısınız?
G.Y. Hayır…çapkın kadın evlenmez ki…çapkın kadın kimi
beğeniyorsa alır eve keyfini yapar , hevesi geçtiği zaman da atar…peşinde zaten
kuyruk vardır…birine bakar ötekini alır…karda yürür izini belli etmez.
Bu kadın zavallı gidiyor boyna imza atıyor!öbür kadınları
yatağa atıyorlar , bana imza atıyorlar!
Kız şimdiki 19’luk çıtırlar var ya, akşam yemeğine
çıkıyorlar, herif atıyor eve , sabah kız zannediyor ki ‘akşam nerede
buluşacağız!’ , adam çoktan giyinip gitmiş bile!
Sizdeki bu şeytan
tüyü nereden geliyordu da adamlar ‘illa da nikah’ dediler?
G.Y. Genlerimden gelme…annem de babam da çok esprili
insanlardı…ölüyü güldürürlerdi…yemek yerken ‘pufff’ yapardık ağzımızdakini
gülmekten…
Sizin bu
matraklığınıza mı tav oldular yani?
G.Y. Yok yemek yerken matraklık yapmıyordum…;)
Herşeyin doğrusunu söylüyordum…doğrucu davutum…kusurum bile
olsa söylüyordum…’yaptım ,pişmanım ama yapmış bulundum’ diyordum…hatamı da
söylüyordum yani…onlarda bakıyor kadının kıçı başı oynamıyor, yemek yerken sağa
sola masalara bakmıyor…ama birinin kafasına sürahi indirmişliğim ötekinin
bavulunu camdan aşağı atmışlığım da vardır hani!
Doğrucu davutluk ta
başınıza iş açmıştır ama?
G.Y. Doğrucu davutluğumda kocalarla birşey olmadı da ,
elalem rahatsız oldu tabii…şimdi eğer bir gece evvel adam dostu ile geldiyse
gazinoya , ertesi gün karısı ile geliyor…karısı ‘tuvalete gidiyorum’ diye
kalkıp benim odama girip ‘dün gece bu herif buraya bu kadınla geldi mi’ diye
sorunca zor durumda kaldığım olmuştur tabii…ama çoğunlukla tek ayağımı kaldırıp
‘valla billa gelmedi’ diyordum…
o kadarcık yalancılıklarım var tabii…ama ne yapayım böyle
yapmasam boşanacaklar…
Kuyumcular ve çiçekçiler de yapar bunu…kadın açar ‘dün kocam
nereye çiçek yolladı?’ diye sorar çiçekçide işinin ehliyse ‘bir bakalım
deftere! Gözükmüyor burada!’ der.
Siz hiç çiçekçi yada
kuyumcuyu arayıp hafiyelik yaptınız mı?
G.Y. Yapmadım…kocalarım beni aldatmadı.
Kıskanç bir kadın
değilmisiniz yani?
G.Y. Çok kıskancım…iki tanesini dövdüm!
Bir tanesinin kulağının arkası kesildi Hacettepe’ye gittik
gazinodan sonra!
Öbüründe yılbaşı gecesiydi, 20 dakika vardı lambaların
sönmesine , çok sinirlendirdi beni…bir Alman kadınla –adamda değil kadındaydı
gerçi kabahat ama- çok sinir oldum…dans ediyordum kadının kocasıyla hemen
geldim masaya oturdum, smokininden aşağı viskiyi boca ettim!
Kalktı gidiyor, 20 dakika sonra herkes kalkıp öpüşecek ben
orada kalacağım düdük gibi yani!
Kapının orada bir yakaladım bunu…Regine var ya Elmadağ’da
orada oluyor bu…çıkardım ayakkabıyı…adamın boyu 1.93 kafasını
tutturamadım,topuk kafaya geleceğine sol gözüne girdi! Felaket! Sol göz %20
görüyor!
Bu hangi eşiniz?
G.Y. Onunla evlenmedim!bu olaydan sonra 35 gün ayrı kaldık,
sonra geldi Almanya’dan…bu çok ciddi idi…öbür kocalarımla 1’er seneyi
çıkarmadım, bununla 7 sene beraber oldum!
Bayağı uzun bir
ilişkiymiş…
G.Y. Uzun tabii…en sonunda Erol bey (Simavi)dedi ki ,
Yasemin küçücüktü bu adam hayatıma girdiğinde . ‘kız büyüyor evde bir genç
kızın var evlenin artık’
Neyse düşündüm sonra, evlenirsem bununla bir ömür boyu
ağlayacağım…Helga’lar melga’lar bitmeyecek…bir kere tam ağlayayım ama
kurtulayım! dedim.
Adam aşkımdan ölüyor ama ölümlü dünya ya , bir parmak balda
burdan alayım diyor!helga’dan melga’dan işte…
Gönül nasılsa evde komodin gibi oturup bekliyor! Gönül
sevdiği kadın ama demirbaş eşya!...’Gönül varsa hayatımda çapkınlık çok hoşuma
gidiyor, adrenalin patlaması yaşıyorum!’ diyor…hani geçen gün paraşütle bir
nine atladı ya onun gibi birşey işte!
Kocalarım yapmadı ama ,minnettarım onlara…yaptılarsa da
görmedim helal ediyorum.
Bir kaç tane de temiz adam denk geldi tabii kafasını sağdan
sola çevirmeyen…işinde gücünde benden evvel hayatına mankenler filan girmiş
hemde Türk mankenler filan değil ha…Estee Lauder’ın bir yüz mankeni vardı 25
sene evvel onunla birlikte olmuş filan…daha kimler kimler…
Aşk acısını nasıl
atlatıyorsunuz?
G.Y. Yatak odama kapanıyorum, müzik dinlemiyorum ,TV
açmıyorum, sokağa eğlenceye de gitmiyorum…gazete , kitap okuyorum…bir de doktor
ne verdiyse sakinleştirecek birkaç ilaç alıyorum…üzüntümü uykuda geçiriyorum.
Ağlama kısmını uykuda atlatıyorum yani ama uyanınca yine cin
gibi olup başlıyorum kurmaya…
O aşk acılarının hepsini atlattım ama bir tanesi kaldı, onu
ömür boyu atlatamam…beni daha fazla konuşturursan ağlarım!
Gerçekten de ağlamaya
başlıyor meğer gerçekten çok hassas bir yere girmişiz nereden bileyim…ama
konuşmanın devamında toparlıyoruz…hatta kendimi sorumlu hissetmememi
istiyor…doktor ağlamayı yasaklamış ama bu kadarcık ağlamanın onu
ferahlatacağını söyledi;)
ama devam da ediyor
hikayeyi anlatmaya…
bu 7 yıl süren ilişki
belli ki çok yıpratmış ve daha fazla dayanamamış…
G.Y. Erol bey ve Belma hanım Polenezköy’e davet etti
bizi…Yasemin’i de alıp gittik…Gönül bir yuva kursun istiyordu onlarda…Yasemin
üçümüzünde çocuğu…Belma hanım’a da anne der…ama olmadı olamadı işte.
Simavi’lerle bu kadar
samimi olmanız da biraz tuhaf değil mi?
Erol beye baba , eşine anne derdim…gazinoya gelirlerdi ‘aaa
annemle babam geldi!’ derdim…ne bileyim ilerde o adamın çocuğunun annesi
olacağımı?...bilseydim ‘aaa babam gelmiş dermiydim!’anlımın yazısını nasıl
bileyim!
Yasemin’le aranız
nasıl?
G.Y. Arada bir bozuluyor…sanıyorum Gönül Yazar’ın kızı
olmayı tercih etmiyor…bir de babası izin vermedi biliyorsun öyle fotografları
çekilsin gazetelere çıksın filan…o da sevmedi bu hayatı işte…
Belki de o isterdi ki annesi evde saçını şöyle arkadan
toplayıp dolma sarsın…
Belki siz de bunu
istiyordunuz ama olmadı?
G.Y. Ayyy ağzını öpeyim senin…çocuğumla aynı şeyi
istediğimiz kanaatindeyim ama…olmadı işte…o yüzden ona itici geliyorum!
Ne plağımı dinliyor , ne kapaktaki resim iyi mi kötü mü
yorum yapıyor…ama bir keresinde Maçka otelinde kabare oynadım…Cem Özer, Emel
Müftüoğlu vardı…benden habersiz yer ayırtmış arkadaşlarıyla geldi…sahnedeyim
bir baktım önümden kızım geçiyor…çok heyecanlandım tabii ama hiç renk
vermedim…bir tek ona geldi.
Ne zamandır
sevgiliniz yok?
Ben 15 yıldır bekarım…ne el ele tutuştum ne de öpüştüm
kimseyle…neden diye sor bana!
Neden?
G.Y. Mukayese ediyorum! Elbisesine,gömleğine
bakıyorum…traşına saçına bakıyorum…davranışlarına yemek yiyişine…uçakta
gazeteyi nasıl okuyor? Yemeği nasıl yiyor? Arkasından peynir arabası geldiğinde
, peynirle hangi konyağı içecek?...bunların hepsini bilen biriydi…ben bunları
bir daha nerede bulayım?
Herşeye rağmen
sahneye çıkmayı özlediniz mi?
G.Y. Beyoğlu’nda artık nefis yerler var…o gettho’lar
mettho’lar…orası ayda bir Gönül gecesi yapsa ya!...ben çıkmam mı kız.
Yani canlı
orkestrayla söylermisiniz yeniden?
G.Y. Tabii söylerim…bu matraklıkları da anlatırım
arada...Sezen Aksu ne yapıyor sanıyorsun? Gönül Yazar’ı oynuyor.
Çalışmaktan bıktım artık ama ayda bir güzel olur…
Ajda birgün bana !sahneyi çok erken bıraktın daha çok iş
vardı sende’dedi
Bende ona .bak adamın biri doktora gitmiş , ‘doktor bey
benim’şeyim şeyetmiyor’ kırık mı çıkık mı bir bakıver deyince, doktor ‘kaç
senelik evlisiniz?’ diye sormuş…45 sene yanıtını alınca, ‘beyefendi sizinki ne
kırık ne de çıkık sizin ki ‘bıkık bıkık’ demiş…benim ki de o hesap işte…;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder