KAMU SPOTU 35
SENİN SÖZÜNE ,BENİM SÖZÜM DENGESİ!...
Her politikacı birbiri için aşağı yukarı aynı
sözleri söyleyerek yapar muhalefetini.
Bir bakarsınız ,
muhalefet , hükümete ;
“bunlar statükocu!”
der ,
sonra öbür yana
dönersiniz , hükümette;
“ tepeden inmeci
bir anlayışla yapılan uygulamalar vardı ,millet adına , millete rağmen
uyguluyorlardı! bunların geçmişindeki statükocu zihniyeti kıracağız!” ,der!
Öze baktığında ,
her iki tarafın da aslında “statüko”yu koruduğunu yani , kendi yararttıkları
mevcut düzeni kırmak için en ufak birşey yapmadıklarını görürüz.
Yani hükümet , muhalefete ;
“Tek parti
rejiminde öteye gidemediler !” derken ,
küçük vurgular ve laf ustalıklarıyla kendilerini kayırıp durur.
Muhalefette ,
yapılan bu haklı eleştirinin üzerine yeni bir cümle ekleyemediği için
yönetimler işte böyle fasit daire içinde dönenip durur!
Sonra ne mi olur?
Sonra ;
Ölüler , ölür...
Yangınlar ,
yanar!
Verilecek cevaplar
az , yada konjonktür gereği yok ise , güzel uykulardan feragat edilip ,
sabahlara kadar çalışılıp torba yasalar çıkarılır!
Kalfalıktan ,
çıraklığa , çıraklıktan da ustalığa! geçiş dönemi yaşayıp , “profesyonel
vatandaşlar” olamadığımız için de dikkatimiz çabucak dağılır!
Önem sıramızı
sosyal medyanın TT listeleri belirler!
Özgürlüklerimizin
peşinden koşacağız ve onları savunacağız derken , özgürlüğün tanımını , alkollu
içecekler yada türban kullanımı gibi şeylerle çizip (önemsiz olduğunu
savunmuyorum) , makul katkılarla atıl durumdan kurtarılıp işlemeye
başlayabilecekken , üç otuz paralara satılan
öz değerlerimizi özgürlük tanımlarımız içine almayı es geçeriz!
Bu arada , aydınlar
hala içerdedir!, gazeteci Özgür Mumcu’ya , sonuçlanmış bir
dava üzerine yazdığı yazı sebebiyle “yargılamayı etkilediği ,hakim ve savcıları
hedef gösterdiği” gerekçesiyle soruşturma açılır !
İşte bunun gibi şeyler olur ama pek çoğumuzun bunlardan haberi olmaz!
Günlük politikalar
yaşamımızın özü’dür!
Onlar ne derse
biz onu tartışırız.
Çünkü ilgimizi
neyin çekeceğini gayet iyi bilirler!
Gelmiş geçmiş tüm
politikacıları her konuda eleştirebiliriz belki ama bir konu hariç!
Tamamı , bu
ülkenin dinamiklerini ve dolayısıyla insanını çok iyi tanıyordu!
Çıkaracakları kıvılcımın ne kadar süre ile parlayacağını
dahi bildikleri için , geri plandaki işlerin vadesine göre , elde hep
yedeklerle gittiler!
Bugün itibariyle
;
Çözüm süreci ve
akilleri konuşuyormuyuz?
Yapılması önlenen protestoları?
Protesto yapabilme
hakkı için, yapılan protestoları!...?
Ve yenilen gazları?
Emek sinemasını?
Bakan Bayraktar’ın
cebine para sıkıştırdığı , kanser hastası Dilek Özçelik’in şu an ki durumunu?
1 mayıs’ta ,
polisin attığı gaz bombasının kovanıyla başından ağır yaralanan ve günlerce yoğun
bakımda kalan ve yatacak hastane bulamayan marjinal! Dilan’ı?
THY grevini?
Futbol terörüne
kurban giden , Burak Yıldırım’ı?
Reyhanlı katliamını?
Sizce de çok
hızlı değil mi?
Eh be arkadaş
bizde insanız!
Oysa bunların
hepsi “son 1 ay” içinde oldu!
Yeni gündemler
kapıda!
Alkol önergesinin
kabulu ile patladı ortam!
Birde üstüne
başbakan çıkıp , “ufacık çocukların , gece gündüz kafa kıyak dolaşmasını
istemiyoruz!” sözleriyle pekiştirince al sana hafta sonu TT lideri!
Sonra , Ankara
metrosunda yapılan “sayın yolcularımızı”
edep’e çağıran anons var !
Bu arada , “edepsiz”
davrandığı düşünülenler yarın (25 mayıs Cumartesi 18:30) metroda “edepli
öpüşme eylemi” yapacaklarmış bilginize!
Ankara’da olsam
gidip "edepli"ce manitayı öperdim!...ama sözüm olsun , yarın tam 18:30’da bende
İstanbul’da manitanın dudaklarına yapışacağım!
Bu arada umarım
yerin dibinde kimseye gaz sıkmazlar!
İşte böyle...bu
yazı yazılana dek olan “gerçek gündem” bunlardı.
Neleri atladım
yada arka sokaklarda neler oluyor ?
Bende sizin gibi
hiçbirşey bilmiyorum.
Herkese mutlu
hafta sonları...TT’ler de buluşuruz...;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder