30 Nisan 2013 Salı






KAMU SPOTU 17


GÖNDERE BAYRAK DİKMECE


Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) , İstanbul’da  “Mavi Bayrak”  alabilecek temizlikte plajlar olduğunu , belediye ile çalışmları birlikte yürüttüklerini , analiz sonuçları iyi olan yerleri Mavi Bayrak’la ödüllendireceklerini söyledi.

İski ve Sağlık Bakanlığı da kontrol etmiş , İstanbul’un bazı plajları temizmiş.

Tam olarak hangileri söylememişler ama , geçen gün Beylikdüzü’ne gittim , sahilde yürüyelim dedik , hat boyunca denizin pisliğinden safram kabardı!

Bir de o hattın ucunda Mavi Bayraklı plaj varmış!

“Burası leş gibiyken orası nasıl Mavi Bayrak almış?” diye sordum.

Cevap alamadım.

Ama belki de belediye , kirli suyla , temiz suyun birbirine karışmaması için ilahi bir teknoloji geliştirmiş olabilir!

Kızıldeniz hesaaabı!

Belli ki , Mavi Bayraklar kısa sürede göndere çekilecek!...peki kaçı haremlik selamlık , kaçı karma eğitimde yüzme sporuna açılacak?

Ve geçtiğimiz yıllarda bol bol haberini gördüğümüz ancak hala tedavülde olup olmadığını bilmediğim , Caddebostan plajı gibi “don-atlet” kategorisinde hizmet verecek Mavi Bayraklı plajlarımızda olacak mı?


E.Y.A.Ö.K.!


Dün patlayan , THY’deki kırmızı ruj krizi bana bir haberi hatırlattı.

Birkaç gün evvel , Suudi Arabistan’ı festival için ziyaret eden 3 erkek, “ yakışıklı” oldukları gerekçesiyle sınır dışı edilmişti!

Hatta yakışıklılıklarını teyid edercesine , sosyal medyada çocukceyizlerden birinin fotografı altına ,  “sahiden çok yakışıklıymış!” gibi yorumlarda yapılmış!

Olay şöyle oluyor ;

Riyad’da “Jenadriyad Milli Miras ve Kültür Festivali” nin yapıldığı esnada , olayı teftiş eden Suudi yetkililer bir de ne görsünler!

Bu 3 yakışıklı , şık giyimleriyle , Suudi’lerin kültür ve mirasları arasında mekik dokuyorlar!

Kısa adı E.Y.A.Ö.K. olan “ Erdemli Yaşam ve Ahlaksızlığı Önleme Komisyonu! “ derhal devreye giriyor,düşünüyorlar ve “kadınlarının” bu 3 yakışıklı erkekten ziyadesiyle etkilenebileceklerine kanaat getiriyorlar ve filinta gibi delikanlıları kapının önüne koyuveriyorlar!

Suudi Arabistan gelişmiş bir ülke! 

Vatandaşı için her türlü tedbiri alabilecek erk ve öngörüye sahip!

Gelişmiş ülke olma yolunda koşar adım ilerleyen Türkiye’de ise henüz böyle bir kurum yok!

Ancaaak bizde , kurumlar , bağımsız ve adı konmamış komisyonlarını çoktan devreye sokmuş vaziyette!

Önce herkes kendi kapısını süpürmeli ki medeniyet artsın!

Aslında gelişmeler sevindirici...çünkü yürüdüğümüz yol üzerinde birgün ,bizde
,çok etkilendiğimiz badem bıyık , müthiş tahrik olduğumuz çember sakal ve benzerleri için şikayette bulunabileceğimiz bir merci bulacak ve ruhlarımızı kötü emellilerden koruyabileceğiz demektir bu!

İleri demokrasi bunu gerektirir!


KIZLIK ZARI


Birleşik Arap emirlikleri’nde , “ismi açıklanmayan” bir “damat” kendisine önce , bakire olduğunu sonrada , evlenip boşandığını ve kızlık zarını diktirdiğini itiraf eden gelinine dava açıyor, boşanıyorlar ve gelin 8 bin dolar tazminat ödüyor!

Dürüstlüğün bu kadarı da fazla! Salak!

Naapıcak şimdi bu kız sorarım?

İşin yoksa bir daha diktir!

Bundan sonrası için söylüyorum , öyle yerli yersiz herşeyin kocayla konuşulmayacağını öğrenmiş bu ibretlik olay kulağına küpe olmuştur umarım!

Ayrıca , gelişen teknoloji ile birlikte yapılabileceğini umduğum “ kızlık zarı görüntülendi”  biçiminde ,manşetlere taşınacak bir haber bekliyorum şahsen! 

Şu zar ne menem birşey bir görelim!


REHA MUHTAR’ın ANISINA

“anasından emdiği süt kulağından akıyor!” başlıklı haberi görünce Reha Muhtar haber bültenine rahmet okudum geçen gün!

29 Nisan 2013 Pazartesi





KAMU SPOTU 16

Geçtiğimiz Cuma gününün en çalkantılı çıkışı yine başbakandan geldi.

Başbakan , Global Alkol Politikaları Sempozyumunda  “ayran milli içkimizdir!” diyerek yurdun altını üstüne getirdi!

Bir çalkalandık daha da durulamadık!

Haberi görünce , “kapanışta ayran üreticilerinin hisselerinde bir dalgalanma gözlendi mi? “ diye bir twit atmışım kendimden geçerek , 2 saat sonra internet sitelerine şu haber düştü ;

“...gün boyu yatay seyir izleyen Pınar süt hisseleri borsanın kaybettirdiği dakikalarda ralli yaptı! (cümlenin kralığına dikkat ettiniz mi?)...günü  % 2 ‘nin üzerinde yükselişte kapattı!...ama açıklama Anadolu Efes hisseleri üzerinde negatif etki yaratmadı. Kazancı gün içinde %2’ye yaklaştı! “

Yukarıdaki paragraf o kadar afili ki , virgülüne dokunmadım , hatta “kopyala-yapıştır” bile yapmadım , oturdum baka baka , harf harf yazdım!

Ancak , inanın ki bunların ne demek olduğu konusunda en ufak fikrim yok!...ama “negatif etki” yaratmamışsa iyi bişi olsa gerek!

Normalde “ 2 “ benim için küçük ama borsa için büyük bir rakam anladığım kadarıyla!

Netekim , aslında başbakan bir kaç  anlamda hayırlı bir iş yaptı...şöyle ki;

“ ayran milli içkimizdir” dedi ,

Herkese teee 1071’den öteye gidip , aslında daha ne kadar çok milli içkimiz varmış öğrenme fırsatını verdi!

“ayran milli içkimizdir” dedi ,

Bir dolu köşe yazarı , konu hasebiyle erken baskı yaptı!

“ayran milli içkimizdir” dedi ,

Bütün sosyal medya ,ben dahil , “ayran konulu espri”lerimizi yarıştırdık!

Hatta kendimi tutamayıp sürekli “ayran” düşündüğümü itiraf ettim.

Aç parantez – bu haftaki mizah dergilerinin kapağını çok merak ediyorum çok!- kapa parantez.

Üst satırlarda “Ayran” ı küçük harfle yazmışım günaha girermiyim? Yahut , hiç yoktan bir hata bir terbiyesizlik yapmış oldum mu? Çok telaşlıyım!

“ayran milli içkimizdir” dedi ,

Hallaluya ki , birlik ve beraberlik içinde olabileceğimiz yepyeni bir konumuz daha oldu!

“ayran milli içkimizdir” dedi , 

ve aslında hepimize hafta sonunda oyalanabileceğimiz milli bir değer sundu!

Yanlız merak ettim , konunun üzerinden 2 gün geçti ve CHP hala ayran atağına katılmadı!

Güçlü çıkışı Kamer Genç’ten bekliyordum ama o , olaydan 24 saat kadar önce , uzun süre konuşmasa iyi olacağı bir başka çıkış yaptı malumunuz!         

Tüm bunlar olurken de , elbette insanın kafası sorularla doluyor...

Şöyle ki ;

-“ayran milli içkimizdir” açıklaması yapılmadan evvel , konu Akil adamlara danışılmışmıdır?

- Şimdi bu , artık Perşembe akşamları da içebiliyoruz anlamına mı geliyor?

- “ayranımız yok içmeye , tahtıravanla gideriz ..çmaya “  deyimindeki milli değer nedir?

- Atik bir yayıncı , sosyal medyadaki “ayran” esprilerini bir kitapta toplayıp , 2 saatte Ahmet Altan’dan çok daha fazla satış rakamına ulaşabilecek midir?

- Milli içkimiz olduğu için , bakkallarda / marketlerde bir “ayran satış yaşı” filan uygulanmaz değil mi?

Aslına bakarsanız yıllar evvel bir Tarım bakanımızın dediği gibi , “ onlar uzaya gitmişse ne olmuş? Biz de yoğurdu bulduk! “

Ve bir arpa boyu yol kat edip, içine su koymayı akıl ettik ve milli olduk!

Hal böyleyken,  elimde çok fazla sayıda örgütsel ayran esprisi var emmeee yapmayacağım!

Elimdekileri kendim bir kitapta toplamayı düşünüyorum.

O atik yayıncıya metelik kaptıracak değilim!

İşin doğrusu , bu ayran konusu daha çok hakara makara kaldırır!

Upsss gene “ayranı” küçük yazdım!
                     

25 Nisan 2013 Perşembe






KAMU SPOTU  15



BUNU DA DUYDUK !


“Kırışan çarşaflar neyin habercisi? “  diye bir başlık atmak gerçekten profesyonellik isteyen bir iş!

Asıl insan sarrafları bu manşetleri atan editörler yemin ederim!

Başlık beni , bir metafizik olsun bir rüya yorumu olsun ,dehlizine mi sürükleyecek acaba korkusuyla tıkladım haberi ve karşıma bambaşka bir hikaye çıktı!

Sabah yatak kenarında toplanmış çarşaf hem uykuyu hem de sağlığı olumsuz etkileyen “uykuda hareket bozukluğu” na delaletmiş!

Ve buna karşı ilaç tedavisi uygulanıyormuş.

Hah bastılar yine ilacı!

“uykuda hareket bozukluğu” denen şeyin semptomları arasında gösterilen ve uyku yetersizliği sebebiyle yaşanan ev ve iş kazalarını yaşamışlığım vardır ancak bunlar tamamen benim salaklığımla ilgili inanın.

Ha birde “ huzursuz bacak sendromu” diye bişi var onu biliyorum...ablamda da oluyor dönem dönem stres kaynaklı bişi...hatta ablama bu tanının konulmasından kısa bir süre sonra , anneme de , normalde en fazla 2 yaşındaki çocuklarda görülen “kulak nezlesi” tanısı konmuştu da “ ula ne acayip aileyiz hastalıklarımız bile post modern”  dediydik!

Neyse , ama “çarşafın yatak kenarına toplanmasına” tanı koymak başka türlü bir tababet hadisesi olsa gerek!

Çünkü bendeniz , çocukluğumdan bu yana ,yatağın bir ucunda yatıp , öteki ucundan kalkan bir kimseyim,

Çarşaflara , yorganlara dolana dolana yatarım...üzerinize afiyet beton gibi de uyurum!

Ve kimse alınmasın ama , uyurken “uçan adam Sabri bey “ gibi davranmadığım müddetçe de bu konuda doktora gitmeyi düşünmüyorum!


BİR İSPANYOL PESETA’SI...DOĞUŞ!


Şarkıcı Doğuş demiş ki ;

“kolay olan hayatı seçseydim , şimdi belki travestiydim,belki  “İspanyol para birimi” ve belki de ölmüştüm!

Bu açıklamadan anlamamız gereken , travesti olursak mis gibi bir hayatımız olacağı , zaten travestilerin de refah, huzur ve bolluk içinde yaşadıkları ve istedikleri heryerde iş bulabildikleri di mi?

Eğer öyle ise ,demek ki ,benim bizzat tanıdığım bir kaç travesti arkadaşım ve hergün sokaklarda sopa yiyen ,namus! cinayetlerine kurban giden ve hiçbir hayat garantisi olmayan , tanımadığım diğer travestiler  bize yıllardır işkembeden sallayıp duruyorlar!

Bununla birlikte ,laf cambazlığı ve nüktedanlık konusunda eline su dökemeyeceğimiz Doğuş’un , göz alıcı teşbih çabaları fonetik benzerlikten öteye gidemese de cümle içindeki "belki İspanyol para birimi olurdum" sözüyle hepimiz ne demek istediğini anladık sanırım!

Bu arada , İspanya Ulusal İstatistik Enstütüsü , ülkelerinde 6 milyon 202 bin 700 işsiz olduğunu açıklamış!

Büyük rakam...koşullar heryerde zor.

Bu zor koşullar altında umarım İspanyol gençleri , travesti olmak yada meslek olarak ülkelerinin para birimini seçmek gibi kolay yollara sapmazlar!

Keşke Doğuş , uluslararası bir yıldız olsaydı ve bu sözleri tüm dünyada yankılansaydı da gencecik İspanyol’lar doğru yolun ne olduğunu öğrenebilselerdi!

Ölüme ise zaten çare yok! Bak Doğuş bile bulamamış!


NASIL  OLUYOR DA OLUYOR !

Bir yere bir dişçi muayenhanesi yada avukatlık bürosu açıldığında , kısa süre sonra nasıl oluyor da diğer tüm dişçi ve avukatlar aynı binaya arasta diziliyorlar hiç anlamam!










KAMU SPOTU 14


ÖZAL vs. BAHÇELİ


Devlet adamları  görevleri  dışında bir harekette bulundukları , zaman o kadar şaşırıyor ve o kadar ilgi gösteriyoruz ki bu hemen manşetlere taşınıyor!

Keşke görevleri dahilinde de  yaptıkları ile ilgilensek...en azından seçerek! getirdiğimiz zatları demokratik hakkımız çerçevesinde denetlemişte oluruz.

Hani siyasilere giydirip duruyoruz ya , “seçimden seçime bizi hatırlıyorlar” diye , aslında vatandaş olarak bizde aynı naneyi yiyoruz!...seçimdeeen seçime...ara dönemde kahvede okey oynuyoruz!

Aslında konumuz bu değil.

Bu sıralar bir politikacının bizi en çok şaşırtan hamlesi , nedense araba kullanmaları! (tabii nadir  görülen kaset skandallarını filan saymazsak)

Bu hadise ile , Turgut Özal’ın  “Semra ,koy şurdan oynak birşeyler de neşemizi bulalım!” cümlesi ile tanışmıştık.

Öyle ya , birgün önce koca koca ülkelerle protokoller imzalayan başbakan , ertesi gün geçmiş direksiyonun başına , camları indirmiş ,köprüden geçerken karısına  , aynı bizim babalarımızın , kocalarımızın kullandığı dilden cümleler kuruyordu.

Sayesinde ! öğrendiğimiz Cross marka kalemini bir kenara bırakmış direksiyon simidini tutuyordu!

Sonrasında da pek fazla devlet adamını direksiyon başında gördüğümüzü hatırlamıyorum.

Belli aralıklarla araba kullanan Devlet Bahçeli’ye kadar. 

Bir iki başbakanında araba kullandığı oldu ama o bu tür haberlerle meşhur değil...ha bi de galiba Cumhurbaşkanı elektrikli arabayı test etmişti ama o da sayılmaz, trafiğe çıkmadı çünkü.

Devlet Bahçeli ne zaman araba kullansa haber olur!

Hele bir de trafik kurallarına uyup , kırmızı ışıkta yayalara yol verdimi al sana haberin pırlantası!

E  vermeyipte ne yapacak pardon!

Peşinde bir gazeteci ordusuyla  seyir yapacağının bilinciyle oturuyor  adam o koltuğa!

Devlet  adamları hergün kendi arabalarını kendileri kullansa nasıl olur diye düşündüm bu haberi okuyunca!

Öyle olsaydı , aslında “ hamili kart yakınimdir” yada “ sen benim kim olduğumu biliyormusun?!” gibi sahte kimlik kartları da kullanamayacaklarına göre , ben o trafikte görev yapan memur olmak istemezdim doğrusu!

Ayrıca , Bahçeli’nin klasik Mercedes'i için daha evvel “arabası bile tekavüt” diyorlardı , şimdi adamacağız “klasik araba tutkunu” oldu!

Te Allahım...!


BU DA OLDU!

Bir prezervatif firması , “uzak mesafeli!” ilişkisi olanlar için , bir iç çamaşırı ve onu rabıtalayan telefon uygulaması geliştirmiş!

Böylelikle çamaşırı giyip uygulamayı indirdiğiniz de “ uzun menzilli manita”nızla birbirinize gıdı gıdı yapabiliyormuşsunuz!

Çok heveslenmeyin sistem daha test aşamasında!


HENÜZ YAZMADIM!

Bu arada “uygunsuz görüntü”  , “cesur pozlar” ,  “nefes kesen sahneler” , “ekrana kilitledi! “ filan gibi nadide başlıklarımız üzerine de birşeyler yazmayı tasarlıyorum...ama daha “under thinking “ aşamasında!

Kimseye haksızlık etmek istemem çünkü!

24 Nisan 2013 Çarşamba





KAMU SPOTU 13


AMERİKALI OLMAKTA ZOR BE!

Boston maratonunda gerçekleşen bombalama olayının faillerinin , Çeçen kökenli çıkması , Amerikalı’lar tarafından ,  “bu olsa olsa çek cumhuriyeti ile ilgilidir” diye algılanmış ve sosyal medyada böyle yorumlar çıkmış!

Bir Çek Cumhuriyeti vatandaşının yaptığı gibi bizde ABD eğitim sistemini yürekten kutluyoruz!

Hep yazıyorum , ortalama bir Amerikalı , bilmez , öğrenmez,merak etmez !

Onlara gösterilen  Dünya Haritasının merkezinde Amerika kıtası , sağında ve solunda ise “ diğerleri” vardır!

Yani ortalama bir Amerikalı ya öğrenmemek yada alış-veriş yapmak için dünyaya getirilir!


BUGÜN KANDİL’DE NE GİYSEM !

Kandil’den randevu kapabilen nadir gazetecilerden Tuğçe Tatari , orada yaşamanın güçlüklerini bir kaç önemli açıklama ile dile getirmiş!

Örneğin ;

Yer yatağına alışık olmaması ve bu konuda zorlanması! (dönüşte iyi bir “chiropractor” tavsiye edebilirim artık bizde de var)

Tuvaletlerin evin dışında olması ve bundan tedirgin olması !

Kandil kendisine  programda olmadığı halde , Karayılan’la karşılaşma! gibi bir sürpriz sunuyor , İmralı tutanaklarının yayınlanmasına dair düşüncelerini öğreniyor , gündemde olan konularla ilgili konuşuluyor , ama bu bir ropörtaj olmadığı için yazmayı uygun bulmuyor!

Yahu en azından , Kandil modası , zorlu dağ koşullarında tercih ettikleri nemlendiriciler, plates veya yoga yaparken içmeyi tercih ettikleri bir su markası filan var mı onları yazsaydı!

İnsan merak ediyor!


HALEF & SELEF

23 Nisan’da yine Başbakan  ve Bakanlar koltuklarını küçük çocuklara bıraktı. 
–Cumhurbaşkanı bırakmadı-

Başbakanın halefi küçük kızımız heyecandan ağladı.

Koltuğa oturmadan bir gece evvel gördüğü rüyayı anlattı bize...hadi söylemeyeyim diyorum da el kadar çocuğun günahı ne?

Ama gördüğü rüyanın “metni” benim diyen basın danışmanının elinden çıkamayacak kadar profesyoneldi doğrusu!

Keşke çocuklara böyle şeyler de yapmasak!

Bir de günün rekoru , Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan geldi.

Avcı , 5 dakikada 5 bakan değiştirdi!

Bu aslında 90’ların bol partili koalisyonlarında sık yaşanan birşeydi.

Haberci / muhabir arkadaşlarıma içim sızlardı.

Çünkü gece yatarken Enerji Bakanı Bay Ahmet iken sabah kalktıklarında Bay Mehmet oluveriyordu!

Şimdi gene iyiler canım, olağanüstü haller dışında , birkaç senede bir değişiyor bakanlar.

E o kadarını da ezberleyiversinler!


BERKECAN’LA SELİNSU BİRGÜN...!

2012’de , 0-17 yaş arasındaki çocuklara en çok , Mehmet, Mustafa, Yusuf,Elif,Zeynep ve Merve isimleri konulmuş...

Günün en güzel haberiydi...geleneksel iyidir.

Ara kuşak ebebveynzede Berkecan ve Selinsu’lar doğru isim tashihine bakiiim...koş!



23 Nisan 2013 Salı




KAMU SPOTU 12


AĞAOĞLU MY TEMPLE !

Hep imrenmişimdir , hani filmlerde soylarını merak ederler de , otururlar bilgisayarın başına hoop 20 kuşak geriye gidip , “ kimlerden” miş buluverirler ya!

Bizde bir türlü mümkün olamadı bu.

Sızlanıp dururuz , dededen de şöyle hanlar hamamlar filan kalmadı diye...yahu nasıl kalsın kayıt kuyut  bişi yok ki dede kim bilelim!

Yoksa devlet sırrıyız da halka mı açmıyorlar bizim dedeleri?...mirasımda gözünüz mü var?

Yok canım.

Şahsen anneannemin annesinden öteye gidemedim.

O da kendi halinde , çocuklarıyla yaşayan bir kadıncağızdı...kim kaybetmiş mirası da biz bulacağız!

Ama bazı ülkelerde bu iş daima müthiş önemsenmiş...

Biz daha 5 kuşak gerimize gidemezken ,  sen Allahın Japonu ,M.S. 578 yılında ,daha çok tapınaklar inşa eden bir  şirket  kur ve tam tamına 49 kuşak boyunca  bu şirketi yönet!

Şirket tam 1485 yaşında...(bir yerin fethi gibi duruyor dimi!)

Bu haberi okuduğum site , benden yorum beklentisi  içinde , makalenin altına 
“ ne düşünüyorsun?” diye yazmış!

Ne düşüneceğim!...havsalam almadı!...aklım gitti , yerine gelmedi daha!

1485 yaşında şirket mi olurmuş!

Gerçi şirket 2006 yılında dar boğaza düşüp el değiştirmiş.

Sebeplerini araştırmışlar ve iki önemli nokta bulmuşlar ;

İlki , 1980 sonrası Japonya’da gayrimenkul piyasasının iflas etmesiymiş.

Öncelikle Japonların bizden öğreneceği çok şey var!

İkimizde deprem kuşağında olan ülkeleriz.

Öyle , sağlam ,akıllı yok efendim deprem esnasında zemini sağa sola oynayan binalar yapmanın manası yok!

Bak bizim müteahhitler yapıyor mu böyle şeyler?

Hop bi deprem , 20. kat , 1. kattakilerde misafirlikteler!!!

Mahkeme muhkeme kısa süre sonra o müteahhit kaldığı yerden devam!

Böylelikle inşaat firmaları bizde hiç batmaz, bilakis küllerinden doğarlar...hatta bölünerek çoğalırlar!

Bir diğer sebep te gelişen teknoloji ve internet.

Bu sebeplerle halkın tapınaklara olan ilgisi azalmış!

Bence şirket kafayı kullanıp , çok katlı rezidans tapınaklar yapmalıyıdı!

Yada vurmalı kırmalı , simülasyonlu oyunlar yaptırıp , bu oyunların bizzat içinde oynanacağı yeni nesil tapınaklar inşa etseydi batmazdı!

Ali Ağaoğlu , Japon olsaydı kesin bunu yapardı!

Ağaoğlu My Temple !

Yazık üzüldüm onca yılın mirası çöp oldu gitti.

Soy ve miras konusuna geri dönersek , hadi bize birşey kalmadı...da biz çocuklara, torunlara (eğer olursa tabii) ne bırakacağız?

Tam “hiçbirşey bırakamayacağız!” denizinde boğulurken , Google imdadıma yetişti!

Artık , Google hesabımı , e-mail , picasa gibi şahsi! mallarımı miras bırakabiliyormuşum!

Yaşadı bizim olası veletler!

Yanlız , gider ayak , gelen –giden kutularında temizlik yapmak şart!

Travma yaratmamak lazım kızanlarda!

“vay bee bizim büyükanneye bak , ne haltlar yemiş!!! 

Yemezler!

Torunlarım üzerindeki  itibarıma gölge düşüremem!


YALAN ÜZERİNE KISA BİR YAZI !

Yalansız bir hayat olur mu?

Olmaz .
  

22 Nisan 2013 Pazartesi





KAMU SPOTU 11


THATCHER GİTTİ , VAH KALANIN HALİNE !

Geçen hafta, uzun yıllar , hem ülkesinde hemde dünyada, siyasal rotayı  belirleyen ve bunların tüm coğrafyalara yayılmasında , benzerleri  gibi büyük pay sahibi! Margaret Thatcher’ın cenazesi  vardı.

Anlaşılan o ki , ülkesinde de pek bayılmıyorlarmış kendisine!

Zira öldüğü günden bu yana İngiltere’de bir bayram havası!

Oysa , ülkesini uzun yıllar yönetmiş, büyük icraatlara ! imza atmış ve dünyanın “ilk kadın ülke lideri” sıfatına sahip birinin böyle uğurlanmaması gerekiyordu.

Neden mi?

E dünya kadar lider göçtü gitti bu dünyadan, çoğunun arkasından zil takıp oynandığını pek hatırlamıyorum.

Demek ki ,2. Dünya savaşı sonrası ve soğuk savaş sırasında ve sonrasında emeği geçmiş! liderlerle böyle olur  halkın hesaplaşması!

Demokrasiyi bu kadar yayanda kabahat!

Thatcher’ın ölümü sonrası gelişen sıradan insan ! tepkileri , taziye mesajı bile yayınlama gereği duymayan ülkelerin sayısı ve özellikle Güney Amerika’dan gelen tek taziye mesajının , Şili’li Pinochet vakfından  gelmesi  sanırım bugün siyaset yapanların gözünden kaçmamıştır!

Yani umarım!

Başka yerlerde , cenazelerde , ölünün arkasından “ nasıl bilirdiniz?” diye sorarlar mı bilmiyorum ama , İngiliz halkı sormadan söyledi nasıl bildiklerini!

Hem bu camii duvarları arasında da kalmadı , tüm dünya duydu...

İngiltere’de insanlar demokratik haklarını kullandılar!

Şu  , Demokrasi (eğer varsa)  lağv edilecek bir kurum olaydı da çat diye kapatıp  devam edeydik ne kral olurdu! 

Çok dert açtı başımıza çook!

FEDERAL UÇKUR TOPLATTIRMA DAİRESİ !

Çoğunlukla snob biri olarak anılmam ama bir mağazaya girdiğimde de  

“ – Hoşgeldin canım “ diye karşılanmaktan hoşlanmam.

Böyle durumlarda satış görevlilerine karşı kullandığım  “siz” hitabının altını da bilakis daha fazla çiziyorum artık.

Genel müşteri & satış görevlisi sıkıntımı paylaştıktan sonra , Amerika’da yaşayan bir arkadaşımın başından geçen bir hikayeyi paylaşacağım sizinle ;

İki adam bir mağazaya giriyorlar , (biri benim arkadaşım olan) diğeri bir pantolon  beğeniyor ancak deneme kabinleri dolu , Türk çevikliğinden ve beklemekten sıkıldığından mütevellit kurnazca , “nasılsa kimse görmez” diye bir köşede indiriyor pantolonu , tam yeni olanı deneyecek , mağaza görevlisi Amerikalı kadın dehşet ifadesiyle yanına gelip ;

“ – bayım ne yapıyorsunuz? Burada herkesin içinde pantolonunuzu indirip iç çamaşırı ile dolaşamazsınız! “ diyor.

Bizimkiler ne yapacaklarını bilemiyor, kadın hala saydırmaya devam ediyor ve sonunda ;

“ – bu çok ayıp birşey nerelisiniz siz? “ diye soruyor.

Yedikleri haltı anlayan bizimkiler kurnazlık boyutunu bir üst kulvara taşırcasına;

“ – Yunanlıyız ! “ diyorlar.

Kadın küçük bir şaşkınlıktan sonra şöyle diyor ;

“ – siz Yunan’lılar Türk’lerden daha betermişsiniz ! “

Hülasa kamusal alanda donla dolaşmak en medeni! memleketlerde dahi şaşkınlık yaratıyor !

19 Nisan 2013 Cuma





KAMU SPOTU 10


MARİLYN MONROE ÖLDÜ!


Özellikle ABD’de hayatta olan / olmayan her ünlü için onlarca biyografi kitabı yazılır.

Bunun en net kanıtını LA’da girdiğim bir kitapçıda görmüştüm.

O meşhur Walk of Fame dedikleri  Yıldızlı Yol üzerinde bir kitapçı dükkanıydı bu ve sadece biyografi kitapları ve posterler satıyordu.

Bir dükkanda sadece biyografi  kitabı satılıyorsa , düşünün siz Amerikalıların kitap yazma hızını...!

Bununla birlikte “özel hayat” merakını !

Kitapların çoğunun arka kapağında da  kitaba dair gazetelerde çıkmış  , 5 yıldız, aslan marka övücü yorumlar.

Şayet  Amerikan televizyonlarından birinde birgün 15 dakikalığına da olsa göründüyseniz , gün gelipte hakkın rahmetine kavuşsanız  bile meraklı bir Amerikalı’nın kaleminden kurtulma şansınız yoktur!

Bunu bilin de!

Orada ölüm dosyaları kolayına kapanmıyor... hayır  federal polis kapatsa , birinin aklına düşmeniz yetiyor yeniden açılmanız için.

Amerika’da ölmek zor iki gözüm!

Efsane Elvis öleli 36 yıl oldu ! Ama onunla ilgili meraklılar hala hayatta...

Amerikalı  yazar Mary Roach , kitabı “Gulp” ‘ta Elvis’in aslında uyuşturucu etkisine bağlı kalp krizinden değil de “kabızlıktan” gittiğini anlatıyor !

Bazı şaibeli hallerde , merak  edip işin ucunu bırakmayıp gerçeklere ulaşmak harika birşey.

Ama bir adamın ölümünün üzerinden 36 yıl geçtikten sonra onun aslında bağırsaklarının kalınlaştığı için öldüğünü , hele ki bu Elvis ise !!! hadi be ordan Elvis’ler sıçmaz ki!

Tanrım bu bir Elvis için kabul edilemez bir ölüm biçimi!

Bu bilgi ortalama bir Amerikalı için “neee Elvis sıçıyomuymuş? “ yada  “ vay be koca Elvis sıçamadığı için cartayı çekmiş ben burda potur potur sıçıyorum adaletin bu mu dünya? “ etkisi yaratıp toplu intiharlara kadar gider!

Gram abartıyorsam ne olayım...ortalama bir Amerikalıysanız valla gider!

Merak bazen toplum üzerinde tehlikeli haller yaratır Mary !

Gerçi; 

“ Durun ! Elvis ölmedi ! daha geçen gün onu Milli parkta dev Jotun ağacının altındaki bankta otururken gördüm ! geçmiş güzel günleri düşünüyor gibiydi ! “ diyen bir embesilin yanında Mary Roach ‘un elini öpmek şart.

Felaket habercisi gibi görünücem ama bakın size birşey söyleyeyim ;

Elvis öldü , Marilyn öldü , Charlie Chaplin’de öldü... hatta Alfred Hitchcock bile öldü siz ne diyosunuz beee !!!


MADURO’DAN NİHAT DOĞAN’A ŞEHRİN ANAHTARI!


Nihat Doğan’ın Venezuela hassasiyeti hepimizce malum .

Bir kere bile , “neden “ diye düşünmeden , Hugo Chavez’in cenazesine atladı gitti.

Bizlere oralardan “canlı bildirdi!”

Çok merak ediyorum kaç ülke ünlüsü , böyle bir harekette bulundu?

Töbe tanımadığı , politik duruşu konusunda  sadece , “Amerika’ya kafa tutan bir liderdi!” den  öteye gitmeyen bilgisiyle , bir siyaset adamına dünyada böylesi bir saygı gösterisinde kaç kişi bulundu sorarım size?

Aradan kısa bir süre geçti ve Venezuela , Chavez’den sonra başbakanını seçti.
Chavez’in halefi  Nicholas Maduro artık koltukta.

Kime ne kadar kafa tutar , Chavez’in  –eğer varsa-  mirasını ne kadar yerine getirir henüz bilinmez , ancak , tüm bu olan bitenden sonra , Türk ve Venezuela halkları nezdinde yeni başkan Maduro’nun bir vefa örneği göstererek , ülkesinin acısına ortak olan Nihat Doğan’a bir görev vermesi yerinde olacaktır!

Böylelikle , belki de bir dönem görüşülen , “Caracas dönüşüm projesi” , “konut karşılığı petrol pazarlıkları” , efenime söyliiim  “muz üretimi” , hiç olmadı “güzellik kraliçelerine Türkiye’de iş sahası açma”  filan gibi konularda  iki ülke arasında müthiş işbirlikleri geliştirebileceğini düşünüyorum Doğan’ın!

Bence Maduro , artık Vefa’nın İstanbul’da  bir semt adından daha öte birşey olduğunu ispatlamalıdır!

Belki bir “fahri doktor” luk olayı , hadi olmadı , Caracas şart değil ama en azından herhangi bir şehrin anahtarı filan ha?

18 Nisan 2013 Perşembe





KAMU SPOTU 9



Özellikle Amerikalılar her yıl “en seksi” , “en yakışıklı” , “en güzel” lerini seçip seçip dururlar.

“en seksi” seçilmek , seçilen kişi için büyük gurur , bu ünvanı kıl payı kaçıran kişi için ise efkar sebebidir.

Öyle , seçilen kişinin annesi-babası ,kızı karşılarına alıp , “ millete memeni gösterdin ,konu komşuya rezil ettin bizi” filan diye de fırça kaymaz.

Zihniyet işte!

Geçenlerde Huffington Post ‘ta yayınlanan  bir haberde , bir erkek dergisi  “ en  sevişilesi  ünlü” anketiyle görüyoruz ki çıtayı bir tık yukarı çekmiş.

Hep düşünürüm , bizim ünlülerin katılımıyla neden böyle anketler yapılmaz diye?

Gerçi son yıllarda bir kaç yerli bakla erkek dergimiz “en güzel” , “ en yakışıklı” filan gibi anketler düzenliyorlar ama ya “ en sevişilesi” ?

Nurgül Yeşilçay olsa? ıh “olmaz o anne oldu” ...

Sinem Kobal? Ih ıh “Arda kafamızı keser”...

Pekiii Meryem Uzerli? “saçmalama be koskoca valide sultan”...

Ama nedeeen? Bunların hepsi çok seksi kadınlar...

Sonra dedim ki kendi kendime “ saçmalama kızım bizim ünlüler sevişir mi? 

Ayıp , kızımız , bacımız onlar”

“Ama hani Nurgül çocuk doğurmuştu sevişmeden nasıl anne olacak?”
“çok soru soruyosun! “ dedim susturdum kendimi.

Yabancı anketlere oy yağdırabiliriz ama biz yaparsak bu meclis gündemine bile taşınır!

Yıllar evvel Hülya Avşar show’ da , Özcan Deniz “askerde ranzasının yanında Hülya Avşar posteri olduğunu söylediğinde Avşar “ne yapıyordun onunla? “ diye sormuş , Özcan Deniz’de  “tuvalete gidiyordum!” demişti!

Ben bi şaşır bi şaşır!

Hepimizin ruh sağlığını bozmuş ve kamudaki dengeleri alt üst etmişti bu laf!

Öyle işte , onu hatırladım birden.

Not: “en sevişilesi ünlü” anketini kim kazanmış yazmayacağım! Biraz çaba gösterip kendiniz bulun! J


NE KAFALAR , NE KAFALAR

Uçakla seyahat eden bir Yahudi dini inançları gereği mezarlık üzerinden uçmanın günah olduğunu söyleyip , uçuş esnasında kendini poşete sarmış!




Amma salak herif ha! Kendini o poşete sarınca  Allah görmeyecek sanki!

O poşet şeffaf lan bi kere!


AÇILIŞLAR , DAVETLER!


Sanırım dünyanın hiçbir ülkesinde , kurdeleyle makas , bizde olduğu kadar ilişkiye girmiyordur!

Devlet adamlarının arasında “en çok ben kestim” yarışı bile olabilir biliyormusunuz!

Bizim coğrafyamızda  gün geçmez ki bir temel atılmasın, bir AVM açılmasın.
Bakın termik santral yada baraj açılışlarını işin içine katmıyorum bile.

Hatta bir açılışta , kurdele kesildikten sonra imana gelip ellerini göğe kaldırıp dua eden Donald Duck amca bile görmüşlüğüm var.



Ama merhum Cumhurbaşkanı  Özal’In , 1990’da , ODTÜ’de yeni bilgisayar sisteminin işletmeye alınması şerefine , iki monitör arası gerilen kırmızı kurdelenin kesildiğini töbe valla siftah gördüm!

Meğer biz dünyada monitör açılışı yapan ilk ülkeymişiz ya!

Ve bence  ODTÜ , ODTÜ olalı böyle açılış görmemiş yaa!